Çevik Proje Yönetimi
Proje yönetiminin tanımı ve türleri, çevik (agile) proje yönetimi, Kanban ve Scrum metodolojileri, modern proje yönetime geçişi öğreneceğiz.
Özet
Bu bölüm, yüksek kaliteli ürünler geliştirmek için kullanılan çeşitli proje yönetim yaklaşımlarına genel bir bakış sunmayı amaçlamaktadır. Öncelikle, geleneksel proje yönetimi (TPM) ilkeleri anlatılmıştır. TPM, kolay anlaşılır, yerel ya da uzaktan yürütülen projeler için uygundur ve müşteri memnuniyetini artırır. Ancak, doğrusal yapısı, zamanlama sorunları, müşteri değişikliklerini kabul etmemesi ve yaratıcılığı kısıtlaması gibi dezavantajlara sahiptir. Ardından, çevik (agile) proje yönetimi çerçevesi, rolleri, ilkeleri ve özellikleri incelenmiştir. Agile yöntemi, kısa geliştirme süresi, daha az başlangıç detayı, etkili iletişim ve ekip verimliliği sağlar.
Daha sonra, görevleri görselleştirmek için Kanban panolarını kullanan Kanban metodolojisi ele alınmıştır. Kanban, basit bir iş akışına sahiptir, değişikliklere ve müşteri taleplerine açıktır, böylece zaman kazandırır. Scrum ise çevik temelli bir modeldir ve yinelemeli (iteratif) geliştirme süreci olan “sprint”ler üzerine kuruludur; üç ana role (ürün sahibi, scrum master, geliştirici) dayanır ve sprint sonunda müşteri değişikliklerini uygulamayı mümkün kılar.
Extreme Programming, Adaptive Project Framework, Six Sigma, Scrumban, Scrum of Scrum ve yalın yönetim gibi diğer yöntemlerin felsefesi, avantajları ve dezavantajları da anlatılmıştır. Son olarak, Agile tabanlı yöntemlere geçmenin işbirliğini artırması, küçük ve orta ölçekli projeler için faydalı olması ve yinelemeli geliştirme sürecinde müşteri değişikliklerinin dikkate alınabilmesi sayesinde müşteri memnuniyetini artırması gibi avantajları değerlendirilmiştir.
Geleneksel Proje Yönetimi
Bir şirket içindeki işler, sürekli operasyonlar ve projeler olarak ikiye ayrılabilir. Operasyonlar, katı teslim tarihlerine sahip olmayan, tekrarlanabilir ve rutin görevlerden oluşur ve tutarlı performans sağlamaya yöneliktir. Buna karşılık, projeler geçici, belirli hedeflere odaklanan, belirli bir başlangıç ve bitiş tarihi olan çalışmalardır ve pazardaki yenilik ve adaptasyona yöneliktir. Yenilik giderek daha önemli hale geldikçe, proje yönetiminin önemi de artmıştır. Proje yönetimi, ekipleri yönetmek, kaynakları etkin kullanmak ve projeleri zaman ve bütçe sınırları içinde başarıyla tamamlamak için gereken araç, beceri ve teknikleri kapsar. 1950’lerden bu yana, resmi proje yönetim standartları ortaya çıkmıştır ve Geleneksel Proje Yönetimi (TPM), yaygın olarak kullanılan bir çerçevedir.
TPM, belirli bir nihai ürün oluşturmayı, belirli bir sonuca ulaşmayı veya bir hizmet sunmayı amaçlayan bir faaliyet veya göreve uygulanabilen teknikler ve araçlar bütünüdür. Bu standart, şelale (waterfall) modeline dayanır. Bu model, her aşamanın bir öncekinden sonra gerçekleştiği doğrusal ve ardışık bir geliştirme metodolojisidir (örneğin, uygulama aşamasından sonra test aşamasının gelmesi gibi).
TPM’nin (Geleneksel Proje Yönetimi) temel fikri, her aşamanın sınırlarının net bir şekilde tanımlanması sayesinde projeleri öngörülebilir ve doğrusal bir şekilde gerçekleştirmektir. Bu yöntem, hedefi net olan ve süresince çok fazla değişiklik gerektirmeyen projeler için uygundur. TPM, proje yaşam döngüsünü fikir aşamasından kapanışa kadar sabit ve sıralı aşamalara ayırır. Her aşama kendi hedeflerine ve çıktısına sahiptir, bir sonraki aşamaya geçmeden önce önceki hedefler tamamlanmalıdır. Bu yaklaşım; planlama, dokümantasyon ve önceden belirlenmiş görevlerin önceliklendirilmesine büyük önem verir. TPM, çevre ve kaynakların proje süresince değişmeyeceğini varsayar, görevleri küçük parçalara bölerek her birinin öngörülebilirliğini artırır. Böylece projeyi belirlenen zaman, bütçe ve kapsam dahilinde tamamlamayı hedefler.
TPM’nin avantajları:
- Kolay anlaşılır ve takip edilebilir çünkü süreç sıralı ve kontrol edilebilirdir.
- Sabit varsayımlara dayanması maliyetleri azaltır.
- Detaylı planlama gerektiren uzaktan yürütülen projeler için uygundur.
- Hedeflere zamanında ulaşarak müşteri memnuniyetini artırır.
Dezavantajları:
- Tahminlere dayalı olduğu için gerçek durumla farklılıklar olduğunda zamanlama sorunları çıkabilir.
- Müşteriyle etkileşim az olduğundan hedefler yanlış anlaşılabilir.
- Önceden belirlenmiş yapısı çalışanların yaratıcılığını kısıtlayabilir.
- Takım üyelerinin bireysel çabalara odaklanması koordinasyon eksikliğine yol açabilir.
Bu yöntemin uygulanmasında PMBOK ve PRINCE2 gibi detaylı adımlar ve araçlar içeren yöntemler kullanılır.
PMBOK
PMBOK (Project Management Body of Knowledge), Proje Yönetim Enstitüsü (PMI) tarafından geliştirilmiş bir bilgi bütünüdür. PMI, 1969’da kurulan kâr amacı gütmeyen uluslararası bir kuruluştur ve proje yönetimi alanında küresel standartlar belirlemektedir. PMBOK ilk kez 1983 yılında yayımlanmış, proje yönetiminde sıkça kullanılan terim ve yöntemleri tanımlayan kapsamlı bir rehberdir.
PMBOK’un temel varsayımı, kültür farkı gözetmeksizin her sektördeki projelere uygulanabilecek standart bir çerçevenin gerektiğidir. Beş temel süreçten (başlatma, planlama, yürütme, izleme ve kapatma) ve on bilgi alanından oluşur. Bu bilgi alanları şunlardır: entegrasyon, kapsam, zamanlama, maliyet, kalite, kaynak, iletişim, risk, tedarik ve paydaş yönetimi. Her süreç belirli girdilerle (dökümanlar, planlar vb.) başlar, belirli çıktılar üretir ve bu dönüşüm için çeşitli araçlar veya teknikler kullanılır. Bir sürecin çıktısı bir sonraki sürecin girdisini oluşturur.
PMBOK ayrıca sektörel standartlara uygun en iyi uygulamalar, teknikler ve yaklaşımlar da sunar. Bu yaklaşımların uygulanması, projelerin başarı şansını artırır. PMBOK bir metodoloji değil, proje ve program yaşam döngüsünü yöneten bir bilgi ve rehberlik sistemidir. Her kuruluş, kapsamına uygun şekilde PMBOK süreçlerini adapte ederek kendi en iyi uygulamalarını oluşturabilir. Ancak, süreçlerin ve bilgi alanlarının çokluğu küçük projelerde gereksiz karmaşıklık yaratabileceğinden, ölçek ve kapsam doğrultusunda uyarlanması önemlidir.
PMBOK’un en güncel (altıncı) baskısı 2017 yılında yayımlanmıştır. Yeni gelişmeler ve yenilikler doğrultusunda düzenli olarak güncellenmektedir.
PRINCE2
PRINCE2 (Controlled Environments’da Projeler), Birleşik Krallık hükümeti tarafından 1990 yılında hem bilişim (IT) hem de bilişim dışı sektörlerde proje yönetimini desteklemek amacıyla geliştirilen bir yaklaşımdır. Zamanla yaygın bir standart haline gelmiş ve Avrupa Birliği tarafından da benimsenmiştir. PMBOK’tan farklı olarak PRINCE2, yalnızca süreçlere değil, kaliteli ürün elde etmeye de odaklanan, sektör bağımsız bir proje yönetim metodolojisidir. Bu nedenle bakış açısı ve ürün odaklı bir modeldir.
PRINCE2 yedi ilkeye dayanır:
- İş gerekçesini sürekli kılmak,
- Deneyimlerden öğrenmek,
- Roller ve sorumlulukları tanımlamak,
- Aşamalarla yönetmek,
- İstisnalarla yönetmek,
- Ürünlere odaklanmak,
- Projeye göre uyarlamak.
Ayrıca sürekli ele alınması gereken yedi tema içerir: İş gerekçesi, değişiklik yönetimi, organizasyon yapısı, planlama, ilerleme takibi, kalite ve risk yönetimi. Bunlar kısmen PMBOK’un bilgi alanlarına karşılık gelir.
PRINCE2’nin yedi süreci şunlardır:
- Projeye başlama,
- Projeyi başlatma,
- Projeyi yönlendirme,
- Aşamayı kontrol etme,
- Ürün teslimatını yönetme,
- Aşama sınırlarını yönetme,
- Projeyi kapatma.
Her sürecin ne zaman, kim tarafından yürütüleceği net şekilde belirlenir. Bu yapı sayesinde proje yönetimi, deneyimi az kişiler için bile kolay hale gelir ve sonuçların kalitesi artar. Ancak, karmaşık projelerde başarı garantisi vermez ve küçük projeler için uygun olmayabilir.
Çevik Proje Yönetimi
Son yıllarda birçok etkili proje yönetim yöntemi geliştirilmiş olsa da, tüm projelere uygun, her duruma uyan tek bir yöntem hâlâ bulunmamaktadır. Geleneksel Proje Yönetimi (TPM), belirsizliğin az olduğu, gereksinimlerin ve hedeflerin net olduğu, müşteri etkileşiminin düşük olduğu projelerde daha etkilidir. TPM’de odak, projenin başlangıcında yapılan planlama ve tahmin üzerindedir; müşteri katılımı gerekmez çünkü belgelemeye ağırlık verilir.
Buna karşılık, Agile yöntemi yazılım geliştirmeden doğmuş ve 2001’de yayınlanan Agile Manifestosu ile tanıtılmıştır. Bu manifesto, şu dört temel değeri içerir:
- Süreç ve araçlardan çok bireyler ve etkileşimler,
- Kapsamlı dokümantasyondan çok çalışan yazılım,
- Sözleşme müzakeresinden çok müşteri iş birliği,
- Plana bağlılıktan çok değişime yanıt verme.
Agile aynı zamanda müşteri memnuniyeti, değişime açıklık, sık teslimat, iş birliği, motivasyon, yüz yüze iletişim, çalışan ürünle ilerleme ölçümü, sürdürülebilirlik, teknik mükemmellik, sadelik, kendi kendini organize eden takımlar ve düzenli geri bildirim gibi 12 temel ilkeye dayanır.
Agile, projeleri küçük parçalara (sprint) bölerek iteratif şekilde yönetir. Bu yöntem; modüler yapı, zaman sınırlaması (time-boxing), yalınlık, uyarlanabilirlik, artımlı geliştirme ve müşteri odaklılık gibi özellikler taşır. Müşteri her sprint sonunda süreci değerlendirir ve gerektiğinde değişiklikler yapılır. Böylece esneklik artar ve riskler daha iyi yönetilir.
Agile metodolojisinde çeşitli roller vardır:
- Kullanıcı/Müşteri: Gereksinimleri belirler,
- Ürün Sahibi (Product Owner): Müşteri taleplerini analiz eder ve kullanıcı hikayelerine dönüştürür,
- Geliştirme Ekibi: Teknik becerileriyle ürünün işlevsel hâle gelmesini sağlar.
Genel olarak Agile, daha az planlama, daha fazla müşteriyle etkileşim ve hızlı sonuç sunma üzerine kuruludur.
Agile Yönteminin Avantajları ve Dezavantajları
Proje yönetiminin temel amacı, projeyi zamanında ve belirli bir bütçe içinde başarıyla tamamlamaktır. Agile yöntemi de bu hedefe ulaşmada çeşitli avantajlar ve dezavantajlar sunar; bu nedenle bir organizasyonda Agile uygulanmadan önce bu yönlerin iyi anlaşılması önemlidir.
Avantajları:
- Projeye başlamak için ayrıntılı gereksinimler gerekmez, süreç ilerledikçe bilgiler toplanabilir.
- Geliştirici ekipler ve müşteriler arasında yüz yüze iletişim esastır, bu da riskleri azaltır.
- Ürünün erken teslimi müşteri memnuniyetini artırır.
- TPM’ye kıyasla pazara sunma süresi daha kısadır.
- Maliyetler genellikle TPM’ye göre daha düşüktür.
- Müşterilerin her adımda sürece dahil edilmesi ve değişikliklerin kabul edilmesi ürün kalitesini artırır.
Dezavantajları:
- Başlangıç planlaması detaylı yapılmadığı için çaba ve maliyet tahminlerinde hata olabilir.
- Dokümantasyonun az olması, özellikle yeni geliştiriciler için bilgi eksikliğine yol açabilir.
- Müşteri geri bildirimi çok önemlidir; yeterli ve net geri bildirim alınmazsa süreç yavaşlar.
- Deneyimli geliştiricilere ihtiyaç duyulduğundan, ekip oluşturmak ve yönetim zamanını azaltmak maliyetli olabilir.
Buna rağmen Agile, IT sektöründe yaygın olarak benimsenmiş ve yüksek kaliteli ürünler sunulmasına yardımcı olmuştur. IBM, Microsoft, Apple ve Adobe gibi büyük firmalar, ürünlerini hızlı ve iteratif şekilde geliştirmek için Agile dönüşümlerine gitmiştir. Örneğin Adobe, 2012’de Agile’a geçerek yönetsel faaliyetlerde harcanan zamanı azaltmış ve yılda 80.000 saat tasarruf sağlamıştır. Bu dönüşüm sürecinde, Scrum ve Kanban gibi Agile temelli yaklaşımlar yaygın olarak kullanılmaktadır.
Kanban
Kanban yöntemi, Toyota tarafından iş akışını görsel olarak düzenlemek amacıyla geliştirilmiş bir sistemdir. Japonca’da “kanban”, “işaret” veya “tahta” anlamına gelir. Geleneksel olarak üretim, geçmiş taleplere göre yapılan tahminlere dayalı bir itme sistemiyle yürütülüyordu. Kanban ise, gerçek müşteri talebine dayanan bir çekme sistemidir ve Agile (çevik) yaklaşımının bir parçasıdır. Talep oluşmadan üretim başlamaz.
Kanban sistemi, işlerin ne zaman, nasıl ve ne kadar yapılacağını gösteren görsel bir modeldir. Üç temel bileşeni vardır: Kanban panosu, kartlar ve yüzme yolları (swim-lanes). Panoda görevler “yapılacaklar”, “devam edenler” ve “tamamlananlar” gibi sütunlara ayrılır. Her görev bir Kanban kartıyla temsil edilir. Farklı görev türleri yatay yollarla ayrılabilir.
Günümüzde birçok dijital platform Kanban sistemini desteklemektedir, ancak bazı şirketler hâlâ fiziksel tahtaları tercih ederek daha fazla etkileşim sağlamayı amaçlamaktadır. Kanban panosu, işlerin durumunu şeffaf biçimde göstererek darboğazların tespitini kolaylaştırır.
Toyota, Kanban için dört temel ilke ve altı genel uygulama geliştirmiştir. Görevlerin yönetiminde “devam eden işler” için sınırlama konması, üretkenliği ve odağı artırır. Takım üyeleri günlük kısa toplantılarla güncelleme verir ve birbirlerine geri bildirimde bulunur. Bu sistem mikro-yönetim yerine şeffaf, sağlıklı ve verimli bir iş ortamı sağlar.
Kanban’ın faydaları:
- Uygulaması kolaydır.
- Takım görevlerin durumunu görsel olarak hızlıca anlayabilir.
- Yeni değişiklikler kolayca sisteme entegre edilebilir.
- İş yükü dengeli olur, darboğazlar kolay fark edilir.
- Ekip üyeleri işbirliği içinde çalışarak esnek ve verimli hale gelir.
Agile Kanban, Agile metodolojisi ile Kanban sisteminin birleşimidir. Her görev veya kullanıcı hikâyesi bir kart olarak panoya eklenir ve iş akışına göre ilerletilir. Görevler müşteri taleplerine göre önceliklendirilir. Bu yöntem, veri bilimi gibi görevlerin net olduğu sektörlerde oldukça etkilidir. Ancak karmaşık, çok paydaşlı projelerde itme sistemine dayalı başka yöntemler tercih edilebilir.
Scrum
Scrum, ilk olarak Hirotaka Takeuchi ve Ikujiro Nonaka tarafından Harvard Business Review’da tanıtılmış bir proje yönetim metodudur. Yazarlar, Scrum’u rugby oyunu metaforuyla anlatmış ve yapılandırılmış, kendi kendini organize eden bir takımın yenilikçi ve üretken olabileceğini vurgulamışlardır.
Yazılım geliştirme alanında ise Agile Scrum, ilk kez Schwaber ve Babatunde tarafından DuPont Araştırma İstasyonu ve Delaware Üniversitesi’nde kullanılmış, ardından Easel Software şirketinde uygulanmıştır. Bu yöntem, geliştirme sürecini kısa döngülere (iterasyonlara) ayırarak adım adım sonuçlara ulaşmayı hedefler. Takımların ürün üzerinde öğrenerek, deneyim kazanarak ve gerektiğinde değişiklik yaparak kaliteli çıktılar üretmesine olanak tanır.
Agile Scrum’un Temel İlkeleri:
- Şeffaflık: Takım üyeleri bilgi ve sorunları açıkça paylaşmalıdır.
- Denetim: Süreç düzenli olarak gözden geçirilmelidir.
- Uyum: Değer katmayan unsurlar süreçten çıkarılmalıdır.
Scrum’un Temel Bileşenleri:
- Sprint: Proje, 1–2 haftalık eşit süreli döngülere bölünür. Her sprint sonunda çalışabilir bir ürün sunulabilir.
- Roller:
- Product Owner: Ürün gereksinim listesini (product backlog) yönetir.
- Scrum Master: Takımın Agile ilkelerine uymasını sağlar, liderlik etmez ama destek olur.
- Geliştiriciler: Ürünü geliştirir ve müşteri beklentisini karşılar
- Artefaktlar:
- Product Backlog: Tüm gereksinimlerin listesidir.
- Sprint Backlog: Sprint süresince yapılacak işler burada yer alır.
- Increment: Tamamlanmış ve teslimata hazır ürün parçasıdır.
- Definition of Done: İşlerin tamamlanmış sayılması için gereken kurallar bütünüdür.
Scrum Sürecinde Yer Alan Etkinlikler:
- Sprint Planning: Sprint başında işlerin planlandığı toplantıdır.
- Sprint Review: Sprint sonunda yapılan işlerin gözden geçirildiği toplantıdır.
- Sprint Retrospective: Takımın süreç hakkındaki geri bildirimlerini değerlendirdiği toplantıdır.
Avantajlar ve Sınırlamalar:
Agile Scrum, yazılım başta olmak üzere finans, mühendislik ve inşaat gibi çeşitli sektörlerde kullanılır. Küçük takımlar için uygundur, esnek ve uyarlanabilir süreçler sunar. Ancak uzaktan çalışan ekipler, özel beceri gerektiren projeler veya çok paydaşlı yapılar için ideal değil diye bilinir. Yine de her takım, Scrum’u kendi ihtiyaçlarına göre optimize edebilir.
Diğer Modern Yöntemler
Geleneksel ve Agile (Çevik) proje yönetim modelleri uzun yıllardır organizasyonlara destek sağlamaktadır. Ancak bu yöntemleri ekip düzeyinin ötesinde ölçeklendirmek, şirket kaynaklarının, gereksinimlerinin ve yeteneklerinin iyi anlaşılmasını gerektirir. Proje yönetiminde asıl amaç, belirli bir zaman ve bütçe dahilinde kaliteli projeler tamamlamaktır. Bu nedenle hangi yöntemin kullanılacağına karar verirken, ekiplerin mevcut metodolojilerin avantajlarını iyi bilmesi gerekir.
Ekstrem Programlama (XP: Extreme Programming): Chrysler’de geliştirilen bu Agile tabanlı model, değişime hızlı uyum sağlama yeteneğiyle kaliteli projeler üretmeyi hedefler. Sürekli müşteri geri bildirimiyle proje kapsamı değiştirilebilir. Dört temel faaliyet üzerine kuruludur: Kodlama, birim testi yazımı, müşteriyle iletişim ve yayınlama.
Uyarlanabilir Proje Çerçevesi (APF: Adaptive Project Framework): Geleneksel yöntemlerin aksine, değişimlere ve müşteri geri bildirimine daha esnektir. Bu model, proje hedeflerine uygun olarak sürecin her aşamasında değişikliklere izin verir. Müşteriyle sürekli iletişim esastır; ancak bu da odak kaybına neden olabilir.
Altı Sigma (Six Sigma): Motorola tarafından geliştirilen bu yöntem, veri odaklıdır ve girdileri kontrol ederek kaliteli çıktılar üretmeyi amaçlar. Süreçteki hataları ortadan kaldırmayı hedefler. Ancak aşırı denetim, çalışanların kendilerini mikro yönetim altında hissetmelerine yol açabilir.
Scrumban: Scrum ve Kanban karışımıdır. Scrum’un çevikliğini Kanban’ın görselliğiyle birleştirerek esnek ve etkili bir proje yönetimi sunar. Devam eden projeler veya Scrum’a tam uyum sağlayamayan ekipler için uygundur.
Scrum’ın Scrum’ı (Scrum of Scrum): Birden fazla Scrum ekibini koordine etmek için geliştirilmiştir. Daha büyük ve karmaşık projelerde farklı ekiplerin birlikte çalışmasını sağlar. Ürün sahipleri ve baş ürün sahibi (chief product owner) arasında etkili bir iletişim kurularak proje hedeflerine ulaşılır.
Yalın Yönetim (Lean Management): Her sektöre uygulanabilir. Değer yaratma, israfı ortadan kaldırma ve sürekli iyileştirme ilkelerine dayanır. Müşteri ihtiyaçlarına göre süreçler şekillendirilir ve yalnızca ihtiyaç duyulan iş yapılır. Takım sorumluluğu ve liderlik paylaşımı teşvik edilir. Dijital dünyada Lean Startup gibi uygulamaları vardır.
Bu yöntemlerin her biri, belirli proje gereksinimlerine göre farklı avantajlar sağlar. Proje hedeflerine en uygun yöntemi seçmek, başarı şansını artırır.
Çeviğe Geçiş
Teknoloji sektörünün ve pazarın hızlı büyümesi, şirketlerin altyapılarında ve stratejilerinde değişiklik yapmalarını gerektirebilir. Geleneksel yapıya sahip şirketler için bu değişim zor olabilir. Örneğin, donanım veya otomotiv üreticisi bir firma yazılım geliştirme departmanı kurmak isterse, geleneksel proje yönetiminden Agile’a geçişte zorluk yaşayabilir. Geleneksel yöntem stabilite, kesin planlama ve maliyet tahmini sunarken; Agile yöntem esneklik gerektirir ve yüksek değişim oranı nedeniyle bazı riskler barındırır. Ancak rekabetçi kalmak isteyen firmalar Agile yöntemine geçmek zorunda kalabilir.
Agile ve geleneksel proje yönetimi arasında bazı temel farklar vardır:
- Geleneksel yönetim net ama az değişen gereksinimler üzerine kuruluyken, Agile sürekli değişime açıktır.
- Müşteri Agile süreçte aktif olarak yer alır.
- Belgeler gelenekselde resmiyken, Agile’da daha az formeldir.
- Agile daha çok küçük ve orta ölçekli projelerde kullanılır.
- Organizasyon yapısı gelenekselde doğrusal, Agile’da iteratiftir.
Eğer projeler gecikiyor ve beklenen kaliteye ulaşamıyorsa, kullanılan proje yönetimi yöntemi gözden geçirilmelidir. Geleneksel yöntemler bazen fazla karmaşık olabilirken, Agile çerçeveler, örneğin Scrumban, daha etkili olabilir. Bu yöntemle müşteri geri bildirimi sonrası hemen değişiklik yapılabilir. Ancak bazı alanlarda (örneğin veri bilimi), değişiklikler zaman alabilir çünkü daha fazla veriye veya müşteri katkısına ihtiyaç duyulabilir. Yazılım geliştirme ise daha hızlı değişim imkânı sunar.
Agile’a geçiş süreci özellikle bu yöntemle daha önce çalışmamış ekip üyeleri için zor olabilir. Bu nedenle şirketin zaman ve kaynak ayırarak ekibini bu yeni yaklaşıma alıştırması gerekir. Ayrıca, Agile çalışma kültürüne uyum sağlamak için kurallar, roller ve sorumluluklar da değişmelidir. Genel olarak bu dönüşüm zaman ve sabır gerektirir, ancak uzun vadede buna değer olduğu görülür.